Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Ağustos 2016 Pazartesi

ANADOLUDA YER İSİMLERİNİN KÖKENLERİ


İnsanlar çağlar boyunca yaşadıkları coğrafya unsurlarını isimlendirirken, çoğunlukla içinde bulundukları toplumların sosyal yaşantısının ürettiği isimleri kullanagelmişler. Bu isimlendirmeler yapılırken çevrede yaşanan etkileyici  olaylar,doğal felaketler, efsaneler, coğrafya şekilleri, kısaca sosyal yaşantılarının geliştirdiği geleneksel yaşam tarzı etkili olmuş, daha çoğunlukla da toplumlarının dini ve mitolojik hikayeleri ile bağlantılı isimler türemiştir.

Antik Anadolu haritası- Bir çok yer isminin bin yıllardır aynı kaldığını inceleyebilirsiniz.

 Anadolu bölgesindeki bir çok yer ismi bölgede uzun yıllar yaşamış uygarlıkların kabile sosyal yaşantıları ve dinlerinin etkisi çerçevesinde şekillenmiştir. *( Bilge Umar Anadoludaki birçok yer isminin bu şekilde ortaya çıktığını, 'Anadoludaki tarihsel yer adları' isimli kitabında açıklar Anadolunun en eski halklarından olan, Hatti, Luvi dillerinde coğrafya şekli ile tanrıçaların isimlerinin birleşimi ile bir çok yer ismi ortaya çıkmıştır..) Yunanlılar da dahil olmak üzere, bölgeye sonradan göçen topluluklar, çoğunlukla bu isimleri kendi dillerinin döndüğünce söylemeye çalışarak kullanmaya çalışmış, yada yine aynı şekilde kendi toplumunun sosyal yapısına göre yeniden isimlendirmeye çalışmışlar. Bazen de göçtükleri yerlerdeki alışık olduğu isimleri veya benzerlerini yeni yaşamaya başladıkları bu bölgelerde isim olarak kullanmaya başlamışlar. Bu süreç çoğunlukla doğal bir şekilde gelişir, yani hadi buraya bu ismi koyalım şeklinde veya değiştirmeye çalışmakla olmaz. Modern zamanlarda belirli maksatlarla değiştirilmiş isimler bile bazen yine eski söylenişlerine dönerler, ya da en azından halk bu şekilde kullanmaya devam eder. Hatta milletlerin birbirini isimlendirmesi bile buna benzer şekilde gelişmiş ve ilginç şekilde yanlış anlamalar dahi barındırmaktadır. Bununla ilgili örnekleri ayrıca vereceğim.
 Akdeniz havzası antik çağlar boyunca birçok medeniyetin, devletler, krallıklar, cumhuriyetler kurduğu, etrafında sayısız savaşların ve felaketlerin yaşandığı bir bölgedir. Bölgede yaşamış uygarlıklar sadece mimari eserler, sanat ve zanaat eserleri bırakmakla kalmamış kültürel miraslarını da başka toplumlara geçirmişler. Bugün dilimizde kullandığımız birçok yer, deniz, göl, nehir ismi yukarıda bahsettiğimiz isimlendirme sürecinden geçerek günümüze kadar gelmiştir. Bugün hala Rumcadan kaldığı düşünülen birçok isim, Yunanlılar bölgeye gelmeden önce isimlendirilip, Anadolulu Yunanlıların dillerinin döndüğünce tekrar etmeye çalışması sonrasında şekillenmiştir. Bu isimlerin bir çoğu bizim dilimize, bazıları Anglo-Saxon dillerine geçmiştir. Mitolojik hikayelerin, toplumların sosyal yaşantılarını etkileyen deniz, nehir, gibi coğrafya şekillerini, isimlendirmesine sıkça rastlanmıştır. Burada iyi anlaşılması gereken bir durum da şudur; toplumlar bazı yer isimleri için sırf kendi geleneklerine ve dini anlayışlarına göre nasıl türediği anlaşılması imkansız hikayeler üretmişlerdir.


Samsun - Yunanlıların kullanduğı Amisus
güçlü olasılıkla Palaca dan geçmiş


  Bu yüzden de mitolojik anlatılar türemiş yazı olmadığı için de anlatıla anlatıla versiyonları gelişmiş. Bu mitlerin bir kısmı da bazı coğrafyalara isim olmuş. Oldukça uzun süre boyunca  Akdeniz havzasına hem siyasi hem de kültürel olarak hakim olan Roma, ve öncesinde Şehir devletleri halinde yaşayan Yunan uygarlıkları bu şekilde isimlendirme ve kültürel aktarımlara platform oluşturmuşlardır.
  İsimlendirme ile ilgili özel bir durum Türkler için dağ isimlendirmesinde oluşuyor. Dağ Türkler için kutsal bir şey olduğu için çoğunlukla göçtüğü bölgelerde dağları kendi kültürüne göre isimlendirmiş. Anadoluda Nemrut dağı dışında Türklerin yeni isim koymadığı dağ bulamadım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder