Tam sekizyüz kitap kopyalamış tüm hayatı boyunca. Çok değer verdiği kütüphenesinde kaç kitap vardı bilinmiyor, ama ne kadar değerli bir kütüpheneye sahip olduğu biliniyor. Rönesans döneminin oluşmasında ciddi katkısı bulunan gizli kahramanlardan biridir. Öncelikle 16.yy Avrupasında kitap kopyalama nın ne anlama geldiğini kısaca anlatmaya çalışayım. Kopyalama işi oldukça meşakkatli bir işti, manastır manastır gezerek uzun yollar katediyor ve ardından günlerce kitap kopyalamaya çalışıyordu bu insanlar, üstelik kilise görevlilerine amaçlarının pagan kitaplarını kopyalamak olmadığını göstermek için uzun uzun azizlerin hayatının anlatan kitaplar da kopyalamak zorunda kalıyorlardı. Üstelik zamanın Avrupasında bu gezileri yapmak hiçte güvenli değildi, şehirler arası yollar soygun ve cinayetin kol gezdiği tehlikeli yerlerdi.
Bu manastırlardaki kitapları kopyalamak insanoğlunun atalarından kalma mirası koruması açısından çok önemliydi. Hepimizin kabaca bildiği gibi rönesansın olugunlaşmasındaki önemli sebeplerden biri antik dünya düşünürlerinin yeniden keşfedilmesinin etkisidir. Bu yine kabaca bildiğimiz gibi birkaç şekilde oldu,
- İstanbul'un fethi öncesinde İstanbul dan kaçan bilginlerin yanlarında bu antik yazmaları götürmeleri,
- Arap dünyası düşünürlerinin Aristo ve Platonu çok daha önce keşfetmesi ve Avrupalı düşünürlerin bu kitapları Araplardan öğrenmesi
- Manastırlarda kilise tarafından pagan kitaplar olarak alıkonulmuş bu değerli kitapların 16.yy kitap meraklıları tarafından manastır manastır gezilerek kopyalanması
Nicolo Niccolini bu üçüncüsünü tutku ile yapan, insan oğluna yeniden kendi benliğini keşfetme fırsatını tanıyan insanlardan biridir. Dönemin kıymetli hümanistlerini yetiştirmiş olan hocası Salutati öldüğü zaman yakın arkadaşı Poggio Broccolini ile yazıştıkları mektupta, Poggio ona büyük yol göstericilerinin kaybına ne kadar üzüldüğünü söyledikten sonra, hocanın kütüphanesinin ne durumda olduğunu sorar. İkisi de daha sonra acı ile öğreneceklerdir ki bu çok zengin ve önemli bu kütüphane maalesef darmadağın olmuştur. Nicollini bundan çok fazla etkilenir, sekizyüzünü bizzat kendi kopyaladığı zengin kütüphanesini yaşarken koruma altına almaya karar verir.Tüm kitaplarının önceden gideceği yerleri belirler ve bunu sağlama alır. Hayatı boyunca kitap peşinde koşmuştu. Kitap kopyalamak için zayıf mum ışıklarında, buz gibi manastır kütüphanelerinde günlerini harcamış bu adam için kuşkusuz çok kıymetli bir hazineydi bıraktığı. gerçekten planladığı gibi korundu kitapları. Eminim onun bu kıymetli hazinesini bıraktığı kuruluşlar ve bu kitaplara erişimi olanlar kıymetini bildi bu kitapların.
Birbirinden kıymetli bilgiler taşıyan bu ve bu dönemlerde kopyalanmış binlerce kitap var. Öyle ki paradoks şurada başlıyor, bu kitapların kıymetli birer antika el yazması olması onların koleksiyon değerini içinde taşıdığı değerden daha öteye mi taşıdı? Evet kitapların varlıkları ve nadide olmaları, içeriklerinden daha öte bir değer aldı.
Yazılar anlamlar silsilesi oluşturan harfler ve kelimecikler sadece, peki bu el yazmalarının nadideliği ve yıllara dayanması ve bundan dolayı ileri gelen maddi kıymeti... İlginç şekilde bu değer onun içeriğindeki değerin çok çok ötesine geçiyor. Bu kitapların koleksiyon değeri içeriğinden çok ötede.
Resim eserleri içinde böyle değil mi? Onca zahmetle yapılmış, akıl almaz badireler atlatmış, zamanın yıpratıcı etkisine dayanmış nice savaşlar kavgalar atlatmış onca kıymetli eser, sadece nadide olmalarından dolayı mı kıymetliler yoksa yapıldıkları dönemi muhteşem güzellikte ifade ettikleri için mi? tabi ki koleksiyon değerleri her şeyin önüne geçmiştir artık.
Bir eserin değerini belirlemek, hangi özelliğinin değerli olduğunun anlaşılması göreceli bir kavram, özellikle zamana yenilen bir kavram. Yukarıda ki örneklerin tersi durumlar da olabiliyor. Yine rönesans döneminin önemli biyografı Georgio Vasariyi ele alalım. Döneminin en önemli ressamlarındandı, parlak ta bir mimar ve sanat tarihçisiydi. Ron Howard'ın yönettiği Tom Hanks'in başrolünü oynadığı yeni vizyona giren Cehennem isimli Dan Brown romanından esinlenerek çekilen film de Vasarinin ünlü bir resmi üzerine geçen sahneleri izleyebilirsiniz. Tavsiye ederim çok değişik duygular oluşturuyor sahneler. Vasari yaşarken çok saygı değer bir ressamdı hatta şöyle ifade etmeye çalışayım en önemli özelliği buydu. Fakat bu günün sanat tarihi dünyasında ressamlığının pek adı geçmez. bugünün sanatsal değerlendirmesi ile Mimarlığı ile ön plana çıkar hatta sanat tarihçiliği çok daha bilinen bir özelliğidir. Resimlerini yaparken, Leonardo ve Michelangeloyu her fırçasında taklit etmiş olması belkide bu kıymet azalmasına sebep olan şeydir.
Şunu yüksek sesle de sormadan duramayacağım, bu değer artışlarını ve değer kayıplarını biz kendi kendimize oluşturabilir miyiz, ya da farkına varabilir miyiz? Günümüzde de bence böyle, zaman bazı şeyleri daha anlamlı veya daha anlamsız hale getirebiliyor. Birileri bazı şeylerin daha anlamlı, anlamsız veya değerli, değersiz olmasını belirliyor. Bizler de onları mı takip ediyoruz acaba?
Bu zamanın oluşturduğu anlaması zor bir paradoks bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder