Aristonun cok sevdigim bir sözüyle başlamak istiyorum ''Bütün insanlar doğaları gereği bilmek isterler''. Ben de bilmek istemenin doğamızda olduğuna inanıyorum, fakat bu isteği ortaya çıkarmak ve onu motive etmek biraz çaba istiyor. Aristo bunun için de bir söz etmiş ''Bütün insanların düşünecegi bir aklı vardır ve kullanmasını bilmek gerekir'' Buradan bir Aristo hayranı olduğum anlaşılmasın, amacım doğru söz kullanmak sadece...
Bu konularda birşeyler yazmaya karar vermeden ince onomastik kelimesi ile ilgili bir bilgim yoktu. İsimlerin kökenleri ile ilgili merakli olmama ve arastirma yapmama rağmen bu konuda bir bilim dali oldugunu bilmiyordum. Onomastik isimlerin kökünü ve nereden geldigini arastiran bilim dali. Onun da onomastik geçmişini arastirirsak, Anglo sakson dillerinden iyi bildigimiz bir kelime ile karsilasiyoruz. ingilizce name Almanca nome yani isim. Yani isim ismi isimlerin kökenini arastiran bilim dalına ismini vermis :) Avrupa kokenli bilimsel terimler genellikle antik Yunanca veya Latince kökenli kelimelerden olusturulur. Bazen de Yunan ve Roma mitolojilerinde ki hikayelerden ve karakterlerden gelir.
Bugün antik Yunan dediğimiz topluluklar, her biri iç ve dış yönetiminde ayrı, birbiri ile ortak dil fakat farklı lehçeler kullanan, ortak bir dini inanış birliği içinde olan, bağımsız şehir halinde yaşarlardı. Ortak dini inanış biçimleri bölgeden bölgeye farklı anlatımlar içerdiği gibi, şehirden şehire dominant tanrı kavramı değişiyordu. Thales'e kadar Yunan toplumu çevrelerinde olup biten doğa ve fizik olaylarını bu insan görünümünde ki tanrılarına bağlarlardı. Başlarına gelen her türlü doğa olayı; yağmur, sel, kar, fırtına, deprem, kıtlık, bolluk ve daha ne olursa tüm bunlar tanrıların gazabı veya lütfu olarak değerlendirilirdi. Hatta yaşamı anlamlandırmak, insan varlığını algılayıcı hale getirmek, insan ilişkilerinin ve davranışlarının kısaca yaşamın gizemini aralamak için tanrılarının karar , yargı ve kızgınlık ve merhamet lerini beklerlerdi. Kendi kararsızlık ya da çaresizliklerini onların aralarındaki ilişkiler ile açıklamaya çalışırlardı. Uzun zaman içinde sadece sözlü olarak gelişen bu dini kavramlar bütünü, zaman zaman bazı Yunan bilgeleri ve ozanları tarafından devşirilmiş, hatta yazıya geçirilmiştir.
Romalilar Akdeniz havzasi anadolu ve Avrupa cografyasinda cok uzun sure hüküm sürdüler. Hatta hükümleri yok olduktan sonra bile siyasi, kültürel, sanatsal ve bir çok konuda etkilerinin gnünmüze kadar devam ettigini söylemek yanliş olmaz. Romalılar istila ettikleri coğrafyalarda her zaman kültürel olarak üstün kaldılar ve asimile edici oldular, fakat bir o kadar da istila ettikleri kültürlerden etkilenmişler. Özellikle Etrüsk ve Yunan kültürlerinden etkilenmiş, idari olarak yönettiği toplumlar tarafinda bir tür asimilasyon ya da değişime uğramislardir. Bunun olumlu oldugu gibi olumsuz yanlari da olmustur. Olumlu yansıma olarak bakarsanız, Roma bu kadar uzun süre yaşamasını biraz da bu şekil değiştirebilen kabiliyetine borçludur.
Bundan sonra Roma nin etrusk ve yunan mitolojisinden nasil etkilendigini ve Bilim insanlarinin isim koyma asamasinda neden ve nasil Roma mitolojisine başvurdukları ni.
Roma ve yunan mitolojilerinin fark ve benzerlikleri kisaca anlatacagim.
sonra da turklerden ve turk mitolojisindan bahsedecegim. Bu bolumden once de Yunan mitolojisinin dogu ve anadolu kokenli kaynaklarini vurgulayacağım. Anadolunun ana erkil toplum olusu, Yunanlının ataerkil oluşu bunun mitolojik anlatı ve karakterlere yansıması.
Antropolojik ve arkeolojik bulgular ile mitolojik anlatıların çakışmasını anlatacağım.
ve son söz büyük adamdan gelir.....
Tarih ve mitoloji ile irtibatı kesilmiş toplumlar günlük yaşarlar, artık onlar 'sosyal varlık' niteliklerini kaybetmişlerdir."
........Nietzsche
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder