Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Ağustos 2016 Pazartesi

GÜNEŞ SİSTEMİ

ERİS

Yakın zamanlarda uzay bilimi ile uğraşan bilim adamları bir anlaşmazlığa düştüler, bu haberi gazetelerden veya bilim dergilerinden okumuş olabilirsiniz, veya bir yerlerden kulağınıza çalınmış olabilir. Habere göre güneş sistemine ait yeni bir gezegen bulunmuştu. Gezegenin adını geçici olarak UB 313 koydular. Bu gezegen bulunmadan bir süre öncede, gezegen ve cüce gezegen boyutunun tanımlaması yapılmış ve Plüton gezegeni tartışmalar sonrasında kıl payı ile gezegen sınıfında kalmıştı. Şimdi dananın kuyruğu burada kopuyor, yeni bulunan ve güneş etrafında döndüğü saptanan bu yeni kütlenin boyutu çok az bir farkla Plüton ile aynıydı. Kimi bilim adamlarına göre boyutları itibarı ile UB 313 te bir gezegen sayılmalıydı, kimileri bunun bir cüce gezegen olduğunu söylüyordu, bazıları ise hem Plüton un hem de UB 313 ün cüce gezegen olması gerektiğini savunuyordu. İmkansız ama  böyle bir tartışma antik Roma da geçiyor olsaydı, bilim adamlarının arasına anlaşmazlık tanrıçası Eris’in girdiğine inanılırdı. Uzun tartışmalar sonunda kara vardılar: Hem Plüton hem de UB 313 cüce gezegendi artık. Kendilerini bunca anlaşmazlığa, tartışmaya sürükleyen bu gezegenin adını da geleneğe uyarak Eris koydular. Hangi geleneğe uydukların düşünebilirsiniz bir an, tabi ki tüm gezegenlerin isimlerinin Roma mitolojisinde ki tanrısal kişiliklerden alınması geleneği…
JUPİTER

 Bu geleneği anlamak için ilk olarak Güneş sisteminin en büyük gezegeninden başlanmasının gerektiğini düşünüyorum. Bunun sebebi yazının devamında kolaylıkla anlaşılacaktır. Jüpiter antik zamanlardan beri gözlemlenen, varlığı bilinen ve isimlendirilen gezegenlerden biridir. Orta Asya Türkleri Güneş etrafına dönüş süresini hesaplamış ve adını Eren Yultuz koymuşlardı. Antik Yunanlılar ise parlayan, kolay görünen, anlamında Phaethon (Güneş tanrısı Heliosun oğlu) ismini koymuşlardı. Bugün bizim kullandığımız adı ise Yunan mitolojisinin en büyük tanrısı Zeusun Roma mitolojisindeki eşiti olan olan Jüpiter den geliyor. Antik Romalının gökyüzünde keşfettiği ve ne olduğunu tam olarak anlamadığı bu kocaman tanrısal kütleye Jüpiter ismini koymaları son derece mantıklı görünüyor. Burada kafa karıştırıcı olan en güçlü tanrılarını neden Güneş ile değil de, gökyüzünde gördükleri en büyük gezegen ile örtüştürdükleri sorusu olabilir. İlginç bir şekilde Güneş batı mitolojilerinde çok güçlü bir yapıya sahip değildir. Güneşi güçlü bir yapıda doğu mitolojilerinde, hatta bazen en dominant tanrı olarak görebiliyoruz. Güneş, Pers ve Mısır kültründe batıya göre çok daha önemsenmiştir. Bunun sebebi bu bölgelerin güneşe daha fazla maruz kalmasından başka birşey olmamalı. Bu arada Jüpiterin uydularına da değinmeden geçemeyeceğim. >>Herbiri Galilei Galileo tarafından keşfedilen en büyük dört uydusu Jüpiterin mitolojik aşk hikayelerinin kahramanlarının isimlerinden oluşuyor; Io, Callisto, Europa ve Ganymede. Zeusun herbiri ile yaşadığı aşkın anlatısı ve bu anlatıların birbirinden önemli sembolik anlamları vardır. Ganymegesin yakışıklılığı ve Zeus tarafından ölümlü bir insandan tanrıya dönüştürülmesinin üzerini çizmem gerekiyor zannederim.


DİĞER GEZEGENLER

  Merkür, Gezegenlerin en küçüğü ve Güneşe en yakın olanı, o da antik zamanlardan beri gözlenen ve isimlendirilen  gezegenlerden biri. Hızından dolayı ve dünyanın etrafında en hızlı dolaşan gezegen olduğu için, Romalılar onu Tanrıların habercisi Jupiterin oğlu, Merkür ile özdeşleştirmiş ve böyle isimlendirmişler. Merkürün antik Yunan mitolojisindeki karşılığı Hermes tir, Fakat Yunanlılar gezegene Stilborn derlerdi. İsim Roma döneminden miras kalmıştır.
  Venüs; acaba  gezegenlerin en güzeli mi? Belkide bu yüzden aşk ve güzellik tanrıçasının ismi konmuş bu gezegene kimbilir? Gerçekten gezegenler arasında en doğal parlaklığı olan ve pürüzsüz görünen gezegendir Venüs. Mitolojik anl
atılara göre kimin çocuğu olduğu değişir Venüsün ama genel anlatıya göre Jüpiterin kızıdır, bu konuyu ayrıca anlatacağım ama söylemeden geçemeyeceğim bir şey var gezegenlerin arasında dişil isimle adlandırılmış sadece Venüs var, ona da tanrıçaların en güzelinin ismini koymuşlar. Erkek egemen Roma toplumundan da aksi zor beklenirdi.  Efesli düşünür Heraklit Merkür ile Venüsün Güneşin etrafında döndüğünü ilk söyleyerek güneş merkezli sitemin de fikir babasıdır aynı zamanda. Venüs kadını simgeler ve simgesi biyolojide kadını ifade eden işaret ile aynıdır.
  Mars; savaşçı ve istilacı Romalıların en önem verdikleri tanrı Jüpiterin oğlu Savaş tanrısı  Mars tı elbette, adına en çok kült dikilen tanrıydı. Oysaki Yunan mitolojisindeki karşıtı Ares, Yunanlıların en az önemsedikleri tanrılarından biriydi. Sakar ve beceriksiz bir tanrı olarak anılır adına pek fazla tapınak ta yapılmazdı. Yine de Yıldızın adını Ares e itafen ‘Areos aster’ yani Aresin yıldızı adını koymuyuşlardı. Romalılar bu ismi doğrudan ‘stelle Martis’, Marsın yıldızı adına çevirdiler ve öyle de kaldı. Savaş tanrısı Mars Romalılar için o kadar önemliydi ki, adını sadece bu gezegene koymakla yetinmeyip, bizim Mart ayının da isim babası yapmışlar. Roma döneminde yılın ilk ayını savaş tanrısı Martius’a atfetmek Romalılar için büyük öğünç kaynağıydı. Mars Venüsün tersine erkekliği temsil eder, biyolojide erkeği temsil eden işaret te Marsın da işaretdir.
  Satürn gezegeni antik zamanlarda gözlemlenmiş son gezegenimiz, Jüpiterin babasi tarım, sağlık ve zamanın tanrısı Satürn ile adlandırılmış. Eski Türkçe de arap kökenli bir isim olan Zuhal’i kullanırdık bu değişik görünümlü gezegen için.
Orak veya tırpan gibi bir tarım aleti ile simgelenir. Tırpanı tarım tanrısı olduğu için ona uygun bulmuş olmalılar, fakat o buğday biçmek için kullanacağına babasının cinsel organını kesmek için kullanmış.
  Uranüs; asıl gelenek işte burada başlıyor aslında, Antik çağlardaki neredeyse tüm topluluklar gezegenleri yaşadıkları zamanın tanrıları ile özdeşleştirmişler. Bu bilinmezlikten kaynaklanan korkunun ürünüdür aslında. İngiliz astronom William Hershel 1781 yılında gezegeni keşfettikten sonra, kendisine gezegene isim koyma hakkını verilir. Koca bilim adamı tutup yıldıza kral George’a itaf etmek için George’ un yıdızı anlamında ‘Georgium Sidus’ ismini önerir. Çok şükür ki uluslar arası bilim platformunda isim pek kabul görmez, ve Romalıların isim geleneğinin devam etmesi önerilir. Önceleri Amerikalı bilim adamları Jupiterin kardeşi denizlerin tanrısı Neptün ismini önerirler. Neptün ile kral George’un isimlerinin karışımı gibi acayip önerilerden sonra, Alman astronom Johann Elert Bode, Jupiterin dedesi, gökyüzü tanrısı Uranüs ismini önerir de, hem gelenek başlar, hem de gezegenler garip sahıs isimlerinden kurtulur. Böylelikle gezegenler ön kısımda Jüpiterin oğulları ve kızı arka kısmında ise babası dedesi şeklinde sıralanmaya devam ederler.
  Neptün; Gezegen keşfedildikten sonra isim koymak artık kolaydı bilim adamları için. Eğer su kaplı gibi masmavi gezegen bulmuşsan doğal olarak adını denizlerin tanrısı, Jüpiterin kardeşi Neptün ismini koyarsın. Aslında bu kadar kolay da olmamış. Yine ülke egoları devreye girerek başka isimler önerilmiş elbette gezegeni keşfeden astronom Urbain Le Verrier Neptün ismini önerir fakat Fransızlar gezegene astronomun soyadını ‘Leverrier’ koyarlar, hatta bunu meşru kılmak için kendi dillerinde Uranüsün adını. bu gezegeni keşfeden astronom un soyadı ile değiştirirler. Ne ego, fakat daha sonra uluslar arası platformda Yunan mitolojisinde denizler tanrısı olan Poseidon un Roma mitolojisindeki ismi olan Neptün,uluslar arası isim olarak kararlaştırılır.

CÜCEGEZEGENLER :

 Cüce gezegen kavramının nasıl geliştiğini yazının başında Eris’i anlatırken açıklamıştım. on yılların gezegeni de bu yeni keşiflerle statü değiştirmiş oldu ama isimlendirme hikayesi aynı tabi ki.
Pluton, ilk bakışta isimlendirmesi kolay gibi gözüküyor. Roma mitolojisi kahramanlarının isimlerini koyma geleneği var elde, Güneş sisteminin en soğuk, en uzak gezegenine bu ismi koymak kolay olmalı diye düşünür insan. Yunan mitolojisinin, soğuk, güneş girmeyen yeraltı dünyasının tanrısı, Hades. Zeustan sonraki en güçlü tanrılardan biri, Roma daki eşiti olan Pluto ismi sanki tam oturmuş. Pluto için yüzlerce isim öngörülmüş, onbir yaşında bir ingiliz kızın önerisi olarak adaylar arasına girer. Ancak ilk üçe kaldıktan sonra tüm oyları alarak seçilmiş.
  Ceres, Sicilyalı Guiseppe Piazzi tarafından keşfedilen cüce gezegenin şu anki uluslar arası ismi.  Roma bereket tanrıçası, aynı zamanda Sicilyanın koruyucu tanrıçası olan Ceres  ismi verilmiş bu gezegenin yörüngesi  Mars ile Jüpiter arasınadadır. En büyük cüce gezegendir. İsimlendirilirken yine uluslar arası milliyetçi yaklaşımlara maruz kalmış maalesef. Piazzi ilk olarak Sicilya kralı Ferdinand’a itaf ederek ve Ceresin italyanca ismini kullanarak ‘Cerere Ferdinandea’ ismini öneriyor, uluslar arası platformda Ferdinand’ın ismi düşürülerek isim Latinleştirilip Ceres kalıyor, Yunanlılar bir süre Ceresin Yunan mitolojisindeki eşiti Demeter’i kullanıyorlarlar.
 Batı dünyası bilimsel birçok yeni keşfe, hastalığa, bitkiye bazen davranış veya alışkanlık biçimine bile kendi kültürlerini oluşturan antik toplulukların  yani Yunan ve Romalıların mitolojik kahramanlarının ismi koymuşlar,. Bunların bir çoğu günluk hayatımıza günlük konuşmamıza girmiş birçoğuda sedece Anglo Saxon batı dillerinde kalmış. Batılı bilim adamları çok nedir de olsa batılı olamayan toplulukların mitolojilerinden isim almışlar. Biraz günah çıkarmak için olsa gerek.
Buna iki örnek vererek Güneş sistemi konusunu kapatacağım.
 
 Çok yakın zamanlarda keşfedilen iki cüce gezegenden bahsediyorum.
Make make ve Humae. Dev taş heykelleri ile ünlü Paskalya adası yerlileri olan Rapanuilerin, insanlığın yaratıcısı ve bereket tanrısı Makemakenin ismi bu cüce gezegenlerden birine konmuş.

Humae ise Hawai doğum tanrıçasının ismi.



  Burada dikkatinizi çekerim gezegenlerde erkek egemenliği varken cüce gezegenlerde kadın egemenliği sözkonusu. Batılı bilim adamların bir nevi günah çıkarma çabasının sonucu olmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder